Whatsapp, Google, Facebook, Instagram, Twitter ve zaman…


İçerik Kategorileri
PERAKENDE SOSYAL MEDYA TEKNOLOJİ

Son Yazıları
AI; Yapay Zeka mı yoksa Alien Intelligence, Dünya Dışı Zekası mı?
YAPAY ZEKA  BASIN  TEKNOLOJİ  ÜRETKEN YAPAY ZEKA 
2024, 24 Nisan

Günün kaç saatini sürekli sosyal medya sitelerde geçiriyorsunuz?

FOMO kavramı, İngilizce "Fear of Missing Out" cümlesinin baş harflerinden oluşuyor. Türkçe'de bu terim fırsatları kaçırma korkusu anlamına geliyor. Bir şeyleri kaçırıyorum endişesi ile sürekli sosyal medya kanallarını takip edenlere psikoloji ve sosyolojide kısaca FOMO'ya “Fear of Missing Out” terimi ile yaklaşılıyor.

Bilgisayar, tablet, cep telefonu gibi akıllı cihazların sürekli ulaşılabilir olmaması insanda kaygı, huzursuzluk ve endişe oluşturuyor. Gitgide hızlanan yaşam ile birlikte, her alandaki iletişimlerimizi sosyal medya üzerinde çok daha fazla zaman geçirecek şekilde kullanmaya başladık. Gerçek şu ki, akıllı cep telefonları gibi modern teknolojiler hem iletişim, hem haberleşme, sosyal paylaşımlar, hem de “herkes tarafından kabul edilme" ve bilgilendirme açısından paylaşımlar için eşsiz bir fırsat yarattı. Oldukça genç yaşta başlayan bu bir çeşit bağımlılık; tatilde, iş zamanında, araba kullanırken bile bizi sürekli dürtüyor. B uda bir çeşit sosyal kaygı ve “başkalarının yaptıkları ile sürekli bağlantıda kalma, hiçbir fırsatı kaçırmama arzusu” ile şekilleniyor. FOMO, aynı zamanda bir şekilde toplumda olanlarından tam olarak habersiz olamayınca sanki “toplum dışında kalma” endişesi. FOMO için sosyal medya bağımlılığının doğrudan bir sonucu diyebiliriz; zira tüm sosyal medya her an, diğerlerinin ne yaptığını görüyor, beğeniyor ve izliyor. Böylece her yaştan insanlar, gün boyunca sürekli olarak siteleri görüntülemekle meşgul. Kaç kez sokakta yürürken önüne bakmadan telefonunun içine gömülmüş insanlara rastlıyoruz; bir an bile kaçırmak istemedikleri sanki hayati konuların ne olduğunu hep merak etmişimdir. Daha da ilgimi çeken bir konu ise insanların bir kahve içmek veya birlikte yemek için buluştukları mekanlarda, birbiriyle konuşmak yerine telefonları ile meşgul olma halidir. Bir başka durumsa, uçak yolculuklarında telefondan ayrılmak adeta bir faciaya dönüşür. Neden acaba son dakikaya kadar herkes telefonlara gömülmüş inişe geçene kadar da sabırsızlıkla tekrar bağlantıyı bekler.? Bu durumda birlikte olduğumuz kişilerle değil de, aslında bambaşka yerlerde oluyoruz. Günde en az 5 -6 saat telefonunuzda sosyal medya sitelerinde geziniyorsanız, kıymetli dost sohbetlerine, kitap okumaya ,tabiatın güzelliklerini fark etmeye zamanınız oluyor mu?

Finans konusunda ise, FOMO'yu incelersek, medya yolu ile edilen bilgiler, kar etme seçeneklerini gösterseler bile, bu durum bizde sürekli yeni bir kârı veya promosyonlu satışları kaçırma endişesi de doğurmaz mı? Başkalarının başarılarına yetişme mayili, acele alınan kararlara bile sebep verebilir. Sosyal medyadaki bilgi kirliliğini ya da her zaman gündemde uyarılarını izlediğimiz FAKE News; yalan haberlerin bilincinde olarak, araştırmak ve bu konularda duygularınızı da kontrol etmek, önemli olmalı. FOMO'nun tarihçesini incelersek; FOMO tabirinin babası, Patrick James McGinnis olarak kabul ediliyor. Bu ifadeyi ilk kez 2004 yılında Harvard İşletme Okulu (Harvard Business School) öğrencileri haber platformu olan Harbus'da kaleme almış.2007 yılında FOMO tabiri, Business Week Dergisi'nde gençleri hayata karşı kayıtsız bırakan bir epidemi olarak tanımlandı. Zamanla daha büyük kitleleri tesir alanına aldıkça bir çeşit psikolojik rahatsızlığı anlatan bu kısaltma 2013 yılında Oxford sözlüğüne intikal ederek kullanılmaya başlanmış. Diğer bir bilgi ise FOMO'nun bir pazarlama stratejisti Dr. Dan Herman tarafından tanımlandığıdır. Dr. Herman, tüketici davranışları, rekabet stratejisi, yenilikçilik, pazarlama ve markalaşma konularında dünyaca ünlü bir iş, yönetim ve danışmanlık deneyimine bir otorite olarak tanınıyor. Dr. Herman insan davranışının da iyi bir araştırmacısı. Ekibinin birlikte çalıştığı birçok organizasyon ve marka arasında: Coca-Cola, IBM, Roche Pharmaceuticals, Motorola, Converse, Europcar, H. Stern gibi önemli markalar, çeşitli devlet kurumları bulunmakta. Dr. Herman, reklam mesajlarının tüketicileri bir şeyi kaçırma hissiyle harekete geçmeye teşvik ettiğini fark etti. Bu durum, tüketicilerin trendleri takip etmeye ve yeni deneyimlere aç olmalarına neden olan bir korku hissi yaratıyordu. Ancak bu kavramın popüler hale gelmesi, 2000'li yılların başında sosyal medya platformlarının yükselişiyle gerçekleşti.

Bununla birlikte sizlere FOMO'cuların karşısına çıkan, her şeyden geri kalırım korkusuyla için içinizi yemeyeceğiniz yeni bir fenomen eklendiğini de sevinerek bildirmek isterim. Bu fenomenin ismi kısaca JOMO “Joy of Missing Out” ya da bazı şeyleri kaçırmanın sevincinin kısaltması. Biz bu duruma kaçırırsam, kaçırayım hali de diyebiliriz. JOMO halinde kişi, herkesin yaptığı şeylerden endişe duymadan, o an yaptığından, zevk alırken yavaşlamanın da keyfini çıkarabiliyor:sabah trafiğini düşünmeden içilebilen bir kahve,iyi bir kitabı alıp okumak,mutfakta yemek pişirirken müzik dinlemek ve bir sürü dostlarla nihayet mesaj değil de telefonda konuşmaktan, bu zamanlardan da zevk almak.

JOMO bize adeta özümüz gibi yaşamak için seçme hürriyetini geri veriyor. Artık aynı anda gerçekleşen bir sürü aktiviteye gitmek için bin parçaya bölünmek zorunda değiliz. JOMO biraz da her şeyi bilmemenin mutluluğu. Carpe Diem veya anı olduğu gibi yaşa felsefesi. İstediğimiz bütün siteleri izlemeyi arzu etmek, bütün güncel filmleri, dizileri görmek sürekli bir gerginliğe sebep olmaz mı? Sabah uyanır uyanmaz, mesajlara, sosyal medyadaki birçoğu dram olan habere kafa yoracağımıza, zihnimizi huzur dolu bir günü nasıl gerçekleştirebileceğimize odaklasak; telaşsız bir bedene daha iyi gelmez mi? JOMO aynı zamanda gününüzü tam olarak nasıl geçirmek, başkalarına göre değil de kendinizin en fazla neleri yapmak istediğinize göre planlamak. Neyi kaçırdığımı düşünmeden yavaşlamak, sosyal medyada harcanan saatlerin ve bu sırada kaçırılan gerçek hayat “anlarını” farkında olmak, kendi hızımızda, kendi hayatımızı yönetenin sahnede, başrolde başkaları değil de bizim olduğumuzu anlamanın mutluluğunu...
 

 

 

 

 


*Dijital Network Alkaş (“DNA”), blog yazarı tarafından DNA'da paylaşılan içeriklerin doğruluğundan, geçerliliğinden, güncelliğinden ve telif hakları konusundaki iddialardan sorumlu değildir. Tüm hukuki ve cezai sorumluluk blog yazarına aittir.