Dünya ile birlikte Türkiye'de son 3 yıldır hızlı ve çalkantılı bir dönemden geçiyor. Pandemi ile başlayan küresek krizi daha az hasarla atlatan Türk ekonomisi hızlı bir toparlanmanın eşiğindeyken kısa aralıklarla 2 seçim ve yüzyılın felaketi diyebileceğimiz çok acı diyebileceğimiz deprem felaketlerini de soluksuz yaşadı. Ülkenizin ekonomisi ne kadar güçlü olursa olsun, yaşanan bunca olumsuzluklar neticesinde etkilenmemek mümkün olmayacaktı. Krizlere alışık olan vatandaşımız, yöneticilerimiz ve tabii ki gemilerini her ne olursa olsun fırtınalara karşı ayakta tutmak zorunda olan iş dünyasının liderleri kendi stratejileri ile bu dönemi en iyi atlatmaya çalıştılar ve çalışıyorlar.  

Seçimler sonrası tüm gözler ekonomi yönetiminde olacaktı ve öyle de oldu. Açıklanan kabine içinde en çok iş yükü ekonomi kurmaylarının oldu. Krizlerle birlikte tekrar toparlanması gereken ekonomik program hızlı bir şekilde hayata geçti. Tabii ki bu süreç bir geçiş dönemi. Beklentiler karşılanırken bir kesimin de beklenmediklerin ortaya çıkması kaçınılmazdı. Özellikle çalışanların maaş artışları (asgari ücret), döviz kurlarındaki yükseliş, vergi oranlarında ki artış, özel ve ek vergiler derken 2023 başında yapılan hesaplar bugün için güncelliğini ve gerçekliğini yitirmiş durumda.

Bu yazımın başlığında da belirttiğim gibi iş dünyası sene başında belirlediği yatırım, satış, gelir ve büyüme hedeflerini bugün tekrardan gözden geçirerek revize ediyor. Ben de bu yazıda hiçbir makro ya da mikro rakama ve veriye yer vermek istemedim. Çünkü her an değişiklikler oluyor ve yazdığımız güncelliğini kaybediyor. İş dünyasının pek çok değerli liderlerinin de benim gibi düşündüğüne eminim. Bundan sonra tüm planlamalar deftere kurşun kalemle yazılacak. Çünkü silip, düzeltmesi kolay oluyor.

 

 
*Dijital Network Alkaş (“DNA”), blog yazarı tarafından DNA'da paylaşılan içeriklerin doğruluğundan, geçerliliğinden, güncelliğinden ve telif hakları konusundaki iddialardan sorumlu değildir. Tüm hukuki ve cezai sorumluluk blog yazarına aittir.