Başarılı Olmak İçin Yaşıyoruz da Nereye Koşuyoruz?


İçerik Kategorisi
LIFESTYLE

Son Yazıları
‘Zamanım Yok’ Yalanı
DİĞER  LIFESTYLE  C-LEVEL 
‘Zamanım Yok’ Yalanı
Blog 2024, 15 Mart
Kripto Paraların Ayak Sesleri
FİNANS / EKONOMİ  YATIRIMCI  C-LEVEL  BLOCKCHAIN TEKNOLOJİSİ  KRİPTO PARA 
Değersizlik Duygusu Yaşamı Tüketir - 2
DİĞER  LIFESTYLE 
Değersizlik Duygusu Yaşamı Tüketir - 1
LIFESTYLE 
2023, 24 Nisan

“Sana gösterilen, önüne konan başarı değil, senin neyi başarı gördüğün tanımlar senin başarını...” 

Bir “başarı” saplantısıdır gidiyor... “Başarı” sözcüğü ortalıkta Deli Dumrul dolanıyor. Okulda başarı, yatakta başarı, evlilikte başarı, yaşamda başarı... Kim belirliyor başarının kriterlerini? Neye göre, kime göre başarı?.. Tanımlamalardan kaçtıkça önüme çıkıyor tanımlamalar. Başarı da onlardan biri... 

Kendime bakıyorum... Bazı şeylerde kendimce başarılı, bazılarında kendimce başarısızım. Bazı şeylerde ise çevrem tarafından başarılı ya da başarısızım. Ailemin nezdinde de başarılarım ve başarısızlıklarım var elbet. Demek ki benim için başarılı olan, ailemin gözünde başarısız olabilir. “Yılın En Başarılı İşadamı Ödülü” bile seçene ve seçim kriterlerine göre belirlenmiyor mu? 

Para, ün, şöhret, statü, güzel kadınlar, yakışıklı erkekler, ödüller... Bunlardan hangileri başarıyı simgeliyor? Sevgi, onur, huzur, sağlık, keyif, mutluluk... Bunları kaybettiğimde geriye başarı kalır mı? 

Sürekli bir tekrarlayışla “hayatta başarılı olmak istiyorum” dediğim günleri hatırlıyorum. Döner dolaşır çevremdeki herkes de bana “başarılı bir insan olmak için” diye başladıkları cümlelere kendi başarı dileklerini eklerdi. Herkesin bir başarı tanımı vardı. Aslınca çoğu benzeşiyordu. Ne ben ne de onlar, “başarılı bir hayat” tanımlamasını yaparken aslında ne söylediğimizi, neyi anlatmaya çalıştığımızı bilmiyorduk. Birileri, birilerine sürekli, hatta nesilden nesile aslında neyi aradıklarını ifade edemeden, aslında ne olduklarını bilmediği bir şeyi arıyorlardı. Bugün de arıyorlar. 

Okulda başarı demek aldığın notlar demek. Bu kadar mı? 

Kariyerde başarı demek ya kazandığın para ya da aldığın unvan demek. Bu kadar mı? 

Evlilikte başarı demek, uzun yıllar az kavga gürültüyle boşanmadan kalabilmek demek. Bu kadar mı? 

Yaşamda başarı dediğinde ise iyice karışıyor zihinler. Bu soruya cevap verilirken bile yürek emin değil. Ağızdan cümle çıkıyor sonra duyulmayan bir fısıltı herhalde budur diyor. Daha ileri gidiyor, ne olduğunu anlayamadığımız başarıya ulaşamayınca başarısız diyorlar, çok daha sertini biz kendimize diyoruz ve vazgeçiyoruz. 

Ezbere dayalı konuları anlamsız bulan, öğretmeninin samimiyetine inanmayan bir öğrenci, notları düşük olduğunda başarısız oluyor. Sisteme inanmayan, çocukları yaşamla buluşturmak isteyen, müfredatla yetinmeyen bir öğretmen de başarısız oluyor. Kurumsal yaşama ayak uyduramayan, aslında kendi yaratıcılığını kendi özgürlük alanında ifade etmek isteyen insana da başarısız deniyor. 

Öte yanda sorgusu sualsiz itaat eden çocuk başarılı oluyor. Sesini çıkarmayan akıllı, efendi oluyor. İzdivaç programlarında iki emekli maaşı ve evi olana başarılı deniliyor. 

Başarı o kadar göreceli bir kavram ki... Başarılı bir hayatım oldu demek nasıl mümkün olur? 

Düşünsene yaşamının son anlarında birisi diyor ki çok başarılı bir yaşamım oldu. Evlerim, otomobillerim, bol param, unvanlarım oldu. 

Bir diğeri diyor ki; sayısız hayat kurtardım, dünyayı dolaşarak salgın hastalıklarla, açlıkla, fakirlikle mücadele ettim. Binlerce yaşama can kattım. 

Bir başkası diyor ki: “Muhteşem bir ailem oldu. Harika bir anne, mükemmel bir eş oldum. Çocuklarımın mürüvvetini de gördüm.” 

Bir diğeri: “Yazdığım kitaplara, çektiğim filmlere zemin oluşturan tezlerimle düşünce tarihini değiştirerek gelecek nesillere iz bıraktım. Fizik dünyasının önündeki engelleri kaldırdım.” 

Son bir tane: “Çok şükür her yıl tarlamı ektim, hasadımı aldım. Aç kalmadık, açıkta olmadık. Şerefimle, namusumla yaşadım, hiçbirine leke sürdürmedim.” 

Bu oyunu uzatabiliriz. Sen de etrafına bakarak, hayran olduğun insanları düşünerek onların son sözlerinde kendi başarılarını nasıl tanımladıklarını hayal edebilirsin. Hangisi gerçek başarı? 

Göstermeye çalıştığım şey nereden baktığına göre başarı da yeniden ve yeniden tanımlanıyor. Bunların hiçbiri beni ilgilendirmiyor. Benim için başarının iki bacaklı bir tanımı var. 

Gerçekten taşıdıklarını yaşama geçiriyor musun? Sana bahsedileni dünyaya taşıyor musun? Gerçekten yaşayan sen misin yoksa yarattığın bir siluet mi? Benim için başarılı bir yaşam, seni yaşadığın yaşam. Bir başka ifadeyle, rekabete girmeden, kıyaslamadan, kendi kulvarında, kendi yolunda mükemmel denen tanımlanamayan bir başka olguyu değil, yapabileceğinin en iyisini yapman, yaşayabileceğinin en iyisini yaşamak. En iyi yaşam herkese göre değişir. Birileri de sürekli herkese aynı tanımı yaptırmaya çalışır. Sen de herkes gibi olamadığın, sana gösterileni yapamadığın için kendini yetersiz, beceriksiz, başarısız görürsün. Yavaş yavaş çocukluğunun ilk evrelerindeki özgüvenin silikleşmeye başlar, sesin kısılır, yapabildiğini sandığın şeyi yaparak yetinmeyi öğrenirsin. Ancaaaakkkk... Bir yanın hiç susmaz. Tatmin olmaz. İçindeki ses, sesini çıkarmasa da arada sırada seni dürter. 

Bugün bile ısrarla kıyaslamam bekleniyor. Her şeyi kıyaslamalıyım kimilerine göre. Başka ilişkilere bakarak ilişkimi, başkalarının yaptıklarına bakarak kendi yaptıklarımı, hemcinslerime bakarak nasıl göründüğümü etiketlemeliyim. Bazen adına moda, trend denenlerin peşi sıra sürüklenmezsem dışlanacağımı hissetmem bekleniyor. Milyonarca insan böylece yavaş yavaş kendinden uzaklaşıyor, kendinden vazgeçiyor. 

Her birey evlenmek zorunda değil, her birimizin zengin olması da gerekmiyor. Her birimiz kendi yolculuğumuzdayız. Bu bedende tek bir yaşam hakkım olduğuna göre, onu nasıl yaşayacağıma karar verecek olan da benim. Bunu yapamadığımda, içindeki boşluğun hiç dolmadığı, yaşananların hep eksik kaldığı bir yaşamı yaratıyorum. 

Beni farklı kılacak olan her neyse bende duruyor. Kendimi gerçekleştirmem, kendimi ortaya koymam ve inandıklarımın, benim farklılığımı ortaya koyacak olanın, dünyada değer yaratacak olanın peşinden gitmekse cesaret istiyor. Başarının dinamosu, ihtiyaç duyduğu kaynak “cesaret”. Eleştirilmekten, dışlanmaktan o kadar çok korkuyoruz ki, ışıltılı yola geçemeden en yakındaki güvenli yola sapıyoruz ve kendimizi çıkmaz sokakta buluyoruz. 

Kendi kulvarımda yürürken, yandaki kulvarlarla kendimi kıyaslamaktan vazgeçtiğimde ne komşunun tavuğu bana kaz gözükür ne de komşunun tavuğunun kaza dönüşmesinden rahatsızlık duyarım. Zaten mevcut düzen beni bu rekabete çekmeye ve kendimden vazgeçmemi sağlamaya yönelik hız kesmeden çalışıyor. Yan kulvardakinin satın alabildiği otomobili satın alamadığımda dahi kendimi eksik, yetersiz, başarısız görebiliyorum. İşte bu hepimizin içine düştüğü düşebileceği büyük tuzak. 

Komşunun tavuğu her zaman bize kaz görünürken, bizim tavuk da başkalarına kaz görünüyor. Elimizdekilerin coşkusunu yaşamak yerine, önümüze konan sahte başarıların peşinde sürükleniyoruz. Para, statü, pahalı oyuncaklar ve diğerleri... Sadece bunları elde etmek için yaşamak, yaşamını yok etmek olur. Şan şöhret sabun köpüğü gibidir. Bugün seni el üstünde tutanlar yarın üzerinden geçip gidebilir. Senin gücüne gelenler, hiç ummadığın anda uzaklaşıp gider. Cenneti yaşarken cenneti bulmak için aranan, cehennemde yanarken cehenneme gitmekten korkan ne kadar çok insan var. Bu tuzağa düşme! Kendi hayatını, seni sen yapanları, inandıklarını, sana ait olan hayallerini gerçek sevenlerinle yaşamak gerçek başarıdır. 

Biyografilere baktığımda başarılı olan insanların okuyanlara göre bedel diyeceği ne kadar ağır faturalar ödediklerini görüyorum. Umutsuzluk krizleri, dibe vurmalar, reddedilmeler, bazen toplumun dışına itilmeleri. Bazıları deli adledildi, bazıları içeri tıkıldı. Vazgeçmediler. Önlerine konan başarı kırıntıları, avuntu haplarına yüz vermediler. Ta ki, karanlığın içinden güneşe çıkana kadar. Sonunda kendilerini, kendi varoluşlarını gerçekleştirdiklerinde yürüdükleri yolun engebelerinin, çukurlarının, aldıkları yara berelerin de bir önemi kalmadı. Kaldı ki o yoldayken de sızlanmadılar, ağlanmadılar, varacakları yerin sıcaklığı onları ısıttı. 

Bugün milyonlarca insan aslında hiç de aradıkları olmayan, kendilerini yansıtmayacak başarı hedeflerinin, suni ideallerin peşinde koşuyor. Bu koşuşturma mutsuz insanları, kendiyle ve çevresiyle barışık olmayan insanları yaratıyor. 

Eğer sen kendi başarı tanımının peşinde koşarsan, birileri seni geri döndürmeye çalışacak. Belki de o birileri, kendi yapamadıklarını başkasının yapabilmesinden için için korkuyor olacak. Düşünsene bir kafesin içinde onlarca fare var. Kafesin kapısında elektrik olduğu için hiçbir zaman kapıya yaklaşmamışlar bile. Bir gün genç farelerden biri tüm ikazlara rağmen kapıya yürüyor ve ittiği gibi kapı açılıyor. Yıllarca elektriğe çarpılmaktan korkarak kafeste kalmayı seçen farelerin durumunu, hissettiklerini düşünebiliyor musun? İyisi mi kimse kapıya yürümesin, olur da kapıda elektrik yoksa kendimize duyacağımız kızgınlığı taşıyabilecek gücümüz yok. 

Koşullarımız eşit değil. Eşit koşullarda dünyaya gelmiyoruz ama hepimiz bize özel kodlarla dünyaya geliyoruz. Aynı yapbozda olduğu gibi, her birimiz bir parçayız. Kendimizi gerçekleştirmek için dışarıdan gelecek mucizelere ihtiyacımız yok. İhtiyacımız olan tüm kaynak bizde, içimizde. Her şey bir ve tek ise, her bir parça bütünün bir parçasıysa eğer ki öyle, unutma ki bütünün her bir parçası, bütünün bütün şifrelerini taşır. Bir masadan falçatayla alacağın bir parça, masanın tüm özelliklerini taşır. Sen de, ben de Tanrı'nın, evrenin tüm şifrelerini taşıyoruz. 

Paylaş 508